Son Güncelleme: 30 Ekim 2015 16:05 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Çorum Milletvekili adayı Prof. Dr. Vahit Doğan, 1 Kasım Pazar günü yapılacak seçimler öncesi Çorum halkına son mesajı verdi. Doğan, “Tek Çare, tek umut, tek gerçek, milliyetçi hareket” dedi…
MHP Çorum Milletvekili adayı Prof. Dr. Vahit Doğan ile özel röportaj: Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?1964 yılında Sungurlu’da doğdum. İlkokulu Boğazkale’ye bağlı Yukarıfındıklı köyünde, Ortaokulu Sungurlu’ya bağlı Arifegazili köyünde okudum. Lise eğitimime Alaca’da başladım. Sungurlu’da tamamladım. 1982 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdim. 1986 yılında fakülte eğitimimi tamamladım. Aynı yıl Konya Selçuk Üniversitesinde akademik hayatıma başladım. 1991-1994 yılları arasında akademik çalışmalar yapmak üzere YÖK bursu ile Almanya’da bulundum. 1995 yılında hukuk doktoru unvanını aldım. 1996 yılında Yardımcı Doçent, 1998 yılında Doçent oldum. 2002 yılında Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesine geçtim. 2004 yılında Profesör unvanını aldım. Seçimler sebebi ile istifa etmeden önce bu üniversitede görev yapıyordum.
Siyasete girmeye nasıl karar verdiniz? Niçin MHP? Ben gençlik yıllarımdan beri siyasetin içindeydim. Ortaokul yıllarında Ülkü Ocakları ile tanıştım. Sonraki yıllarda, hiç ayrılmadım. 1980 askeri ihtilâlinden sonra, Ülkü Ocaklarının yeniden yapılandırılmasında aktif olarak görev yaptım. Sonraki dönemde de hep yan kuruluşlarda aktif görevler yaptım. Bu bağlamda, 2004-2008 yılları arasında Türk Hukuk Enstitüsü Genel Başkanlığı görevini üstlendim. 2004 yılından itibaren MHP’nin hukuk mutfağında aktif olarak çalıştım. Son olarak 21 Mart 2015 tarihinde yapılan Kongrede MHP MYK üyesi oldum.
Kamuoyunda her şeye ‘Hayır’ diyen bir MHP algısı var. Bu algı doğru mu? Bu algıyı kabul etmek mümkün değil. Zira MHP, ülke menfaatlerinin gerekli kılması halinde, her türlü fedakarlığı yapabilen bir siyasi geleneğe sahiptir. Bu algı, 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimlerinden sonraki süreçte ortaya çıktı ya da öyle lanse edildi. Seçimler sonucunda Millet AKP’ye tek başına iktidar olma imkânı vermedi, koalisyon kurulması hususunda bir mesaj verdi. Ancak AKP, milletin verdiği mesajı yanlış anlamış ve azınlık hükümeti veya seçim şartlı bir hükümet kurmak arzusunu beyan etmiştir.
AKP’DEN MHP’YE HİZMETE YÖNELİK, KALICI BİR KOALİSYON TEKLİFİ YAPILMAMIŞTIR
Millet, AKP’nin tek başına iktidar olmasına müsaade etmemişken, MHP’den azınlık hükümetine destek vererek millet iradesine saygısızlık yapması nasıl beklenebilirdi? İkinci olarak seçim şartlı kısa vadeli bir hükümet kurulmasının kabulü de, özellikle 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta meydana gelen patlama sonrası kabulü mümkün olmayan bir teklifti. Zira terör örgütü, Türkiye’yi kan gölüne çevirmişti. Böyle bir ortamda, sandık güvenliği dâhil olmak üzere ülkede güvenlik zafiyeti ortaya çıkacaktı. Bizim, mevcut şartlarda seçimlerin yapılmasının doğru olmayacağı yönündeki değerlendirmemizde ne kadar haklı olduğumuz zaman içinde görülmüş olsa gerek. Zira 20 Temmuz Suruç patlamasından sonra, gün ortalaması 2 şehit haberi gelmektedir. Ayrıca Güneydoğu Anadolu bölgesinde, belli yerleşim birimlerinde, maalesef devlet alan hâkimiyetini sağlayamadığı için, sandık güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesi ile sandıkların taşınması yönünde kararlar verilmiştir. Görüldüğü gibi, her şeye hayır diyen bir MHP olmayıp, ülke menfaatlerini nazara alan bir MHP vardır.
Sizce Türkiye’nin en önemli meselesi nedir? Kamuoyu araştırmalarında da görüldüğü gibi, Türkiye’nin en önemli meselesi terördür. AKP’nin iktidarı devraldığı 2002 yılında şehit sayısı 5’tir. AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte hemen her yıl şehit sayısında artış görülmektedir. Örneğin, 2004 yılında75’i güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 103 canımız şehit olmuş, AKP iktidarınca açılım sürecinin başlatıldığı tahmin edilen (PKK terör örgütü ile AKP iktidarın görüşmelere ne zaman başlandığı tam olarak bilinmemektedir) 2007 yılındaki şehit sayımız 146’sı güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 183’tür. Sonraki yıllarda da şehit sayımızda sürekli bir artış görülmektedir. Oysa AKP iktidarı, 2007 yılında açılım süreci adı altıda, ülkenin birliğini-dirliğini bozmak için hertürlü terörist faaliyetlerde bulunmaktan çekinmeyen PKK’ya karşı açılım sürecini başlatmıştı. Açılım süreci döneminde Irak’ın kuzeyinde bulunan teröristlerden bir kısmı Habur’dan ülkeye kahraman edası ile getirilmiş, hemen sınırda çadır mahkemeler kurulmuş ve teröristler hemen orada serbest bırakılmıştı. Açılım sürecinden sonra da PKK terör örgütü, eylemlerine devam etmiş,2008- 2012 yılları arasında 537’si güvenlik görevlisi olmak üzere toplam 595 vatan evladı daha şehit olmuştur. PKK, terörist faaliyetlerine devam etmesine rağmen, AKP iktidarı 2013 yılı başında onlara göre çözüm bize göre çözülme sürecini başlatmaktan çekinmemiştir. Bu dönemde, devlet neredeyse bölgeden tamamen çekilmiş, bölge terör örgütünün kontrolüne terk edilmiştir. Öyle ki, 2013 yılı başından 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta meydana gelen patlamaya kadar herhangi bir operasyon yapılmamış, hatta terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK tarafından yapılan bir kısım faaliyetlerde Türk bayrağı “TAHRİK” unsuru olarak görülerek gönderden indirilmesi talimatı verilmiştir. AKP iktidarının bu tutumundan cesaret alan terör örgütü, bölgede kantonlar ilan etmiş, bu kantonlarda kendi mahkemelerini, vergi dairelerini, polis teşkilatını kurmuştur. Öyle ki, Diyarbakır bağlar semtinde bulunan bir okul müdürünün kapkaç yapan bir genci, PKK tarafından kurulduğu iddia edilen sözde mahkemeye teslim ettiği haberleri gazetelerde yer alabilmiştir. Bu kadar rezalet yetmemiş olacak ki, Cumhuriyetin kuruluş günü olan 29 Ekim 2014 tarihinde PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen PYD’ye yardım için Irak’ın kuzeyinde bulunan terör örgütü mensupları, AKP iktidarının Türkiye’den açmış olduğu koridordan geçerek Suriye’ye geçiş yapmışlardır.
Bütün bu rezaletlere rağmen, AKP iktidarı PKK’nın siyasal temsilcileri ile 21 Mart 2015 tarihinde 10 maddeden oluşan Dolmabahçe deklerasyonunu yayımlamıştır. Çözüm, bize göre çözülme sürecinde PKK boş durmamış bölgeyi silah deposu haline getirmiştir. AKP iktidarının yayın organı gibi çalışan bir kısım medyada yer alan haberlere göre, bu dönemde bölgeye 80.000 silah depolamışlar. Bu gerçeği görmek istemeyen AKP yöneticileri, kendilerinin PKK tarafından kandırıldığını ilan etmiştir. Oysa kandırılan AKP değil, Türk milletidir. Ancak AKP hükümeti bu dönem için de bir sorumlu bulmayı becerebilmiştir. AKP sözcülerine göre sorumlu operasyon izni vermeyen valilerdir. Ancak valileri kendilerinin atadığını unutmuş olmalılar.
Siz iktidara geldiğinizde terörü bitirebilecek misiniz? Allah (cc) kısmet eder de iktidara gelirsek, terör örgütü ile müzakere değil, mücadele etme sözümüz var. Öncelikle bölgede devlet hâkimiyetinin kurulması gereklidir. Devlet hâkimiyetinin kurulmasından sonra terör örgütü ile mücadele süreci başlatılacak ve en kısa sürede terör örgütü çökertilecektir. Mekân cennet başbuğumuz Alparslan Türkeş altı ay hazırlık dönemi iki yıl içinde terör örgütünün çökertileceğini ifade etmişti. Geçen sürede AKP’nin basiretsiz politikaları sebebi ile terör örgütü şehirlere yerleşmiştir. Doğal olarak süre de uzayacaktır. Ancak terör her hal ve şartta sona ermedikçe, ülkenin birliği, dirliği sağlanamaz. Türkiye’nin müreffeh bir ülke haline gelebilmesinin önşartı, terörün bir an önce sona ermesidir. Zira terör, bir taraftan gencecik fidanlarımızı alırken, diğer taraftan ülkenin mali kaynaklarının da heba olmasına sebep olmaktadır.
Sayın Doğan, şehrimize gelecek olursak, Çorum için projeleriniz nelerdir? Sahaya çıktığım ilk günden itibaren söylediğim gibi, Çorum’un en önemli meselesi, Çorum’dan göçün durdurulmasıdır. Bizim göçün durdurulması gerektiğini söylememizden sonra, diğer siyasi partiler, özellikle 13 yılı aşkın iktidarda olan AKP sözcüleri tarafından da bu gerçeğin görülmüş olması sevindirici.
Göçü nasıl durdurmayı planlıyorsunuz? Çorum’dan göçün durdurulabilmesinin ön şartı, istihdam yaratmaktan geçer. Bunun için de devletin Çorum’a hem yatırım yapması hem de yatırımcının temel ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli yatırımları yapmasından geçer. Diğer bir deyişle Devlet, Çorumlu yatırımcının yeni iş alanları yaratabilmesi için gerekli alt yapıyı hazırlamalıdır. Ancak 13 yılı aşkın süredir iktidarda olan AKP, Çorum’a istihdamı artıcı yatırımlar yapmak bir tarafa, bir kısım yatırımları başka illerle nakletmiştir. Bu bağlamda, özellikle makine sanayi bakımından son derece önemli olan TSE bölge müdürlüğü Çorum’dan alınıp Ordu’ya nakledilmiştir. Çorumda, hâlihazırda ilimizde herhangi bir bölge müdürlüğü kalmamıştır. Çoruma Havaalanı yapılması ise, Çorumlu için artık bir şehir efsanesine dönüşmüştür. Son günlerde, AKP milletvekillerince, Çorum ile Ankara arasında tren yolu yatırımı için gerekli ihalelerin yapıldığı gibi yeni bir şehir efsanesi daha gündeme getirilmektedir. Şayet böyle bir yatırım olsa idi, 7 Haziran seçimleri sürecinde davul-zurna ile bunu ilan ederlerdi. Tarafımızdan yapılan eleştirilere karşılık olmak üzere, bu yönde bir kısım gerçek dışı açıklamalar yapılmaktadır. Halkımızın bu tür beyanlara itibar etmeyeceğine inancım tam.
Peki, Sayın Doğan AKP iktidarı döneminde Çorum’a hiç yatırım yapılmadı mı? Bir özdeyiş vardır. Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. 13 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan AKP’de Çorum’a bir kısım yatırımlar yapmıştır. Ancak yapılan yatırımlar, Çorum’un kalkınmasına etki edecek yatırımlar, yani istihdamı artırıcı yatırımlar olmayıp, hizmete yönelik yatırımlardır. Örneğin, köylerimize yapılan kanalizasyon ve kilittaşı yatırımları, bir kısım okulların tamir edilmesi, yeni bir kısım okulların yapılması vb. Ancak ilimizin ihtiyaçlarını karşılayacak yatırımlar neredeyse hiç yapılmamıştır. AKP sözcüleri, Çorum’da ulaştırma için ciddi yatırım yapıldığını iddia etmektedirler. Oysa İlimiz ile ilçelerimiz arasındaki yollar aksini göstermektedir. Örneğin, Çorum-Osmancık; Çorum-İskilip yolu. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Sağlık alanında yatırım yapıldığı iddia ediliyor. Evet doğru. Doktoru olmayan hastane binaları yapıldı. Ancak binaların yapımında, Türkiye’nin en güçlü toprak sanayi Çorum’da bulunmasına rağmen, Çorum toprak sanayinin ürünleri kullanılmadı
Prof. Dr. Vahit Doğan milletvekili seçilirse Çorum’la bağlantısını devam ettirecek mi? Milletvekili, vekâletini aldığı milletin temsilcisi olacağından, milletin hizmetkârı olması gerektiği kanaatindeyim. TBMM’de milletimizin menfaatinin gerektirdiği çalışmaları yapmak öncelikli görevim olacaktır. Aynı zamanda Çorumun meseleleri ile uğraşan, Çorumlunun kolayca ulaşabileceği bir siyaset anlayışına sahip olacağımın da sözünü veriyorum. Şu anda benim cep telefonum 20.000’den fazla Çorumlu hemşehrimde bulunmaktadır. 1 Kasım seçimleri öncesinde seçmene son mesajını veren Prof.Dr. Vahit Doğan, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı süreçten kurtulmasının tek yolunun ülkücü milliyetçi hareketin iş başına gelmesiyle mümkün olacağını söyledi. Çorum halkını MHP’ye destek vermeye davet eden Doğan “Tek Çare, tek umut tek gerçek, milliyetçi hareket” diyerek sözlerine son verdi.