Son Güncelleme: 8 Temmuz 2015 17:04 Çorum Ziraat Mühendisleri İl Temsilcisi Necati Gül, tarım işçilerinin ilkel koşullarda, birçok temel gereksinimden yoksun bir biçimde hayat mücadelesine atıldıklarını, yaz aylarında sürekli hareketlilik içinde olan yüz binlerin çoluk-çocuk yollara döküldüğünü hatırlattı.
Tarım işçiliğinin, emek yoğun tarım üretim sürecinde karşımıza çıkan bir istihdam türü olduğunu, tarım işçiliğinde yaşanan sorunların çözümünde herkese görevler düştüğünü belirten Gül, açıklamasında şöyle dedi: “Bilinen ve kabul gören geleneklere ve kurallara uygun olmayan, resmi gerekliliklerin dışında kalan özelliklere sahip bir çalışma alanıdır. Kendilerine özgü bir çalışma yasası olmayan tarım işçileri, çalışmaya dayalı birçok evrensel haktan mahrum ve yoksundurlar. Ne yazık ki Türkiye’de henüz tarım işçilerinin sayısına ilişkin resmi anlamda sağlıklı bir veri de bulunmamaktadır.Bu durum İlimizde de ne yazık ki farklı değildir. Sessizlerin sessizi kategorisinde olup adeta sorunları karşısında “sessiz çığlık” atmaktadır. Ancak üzücü bir hadise meydana geldiğinde konuşulur.Gündemi çok hızlı değişen ülkemizde bu konuşma ne hazindir ki ikinci günde sessizliğe mahkum olur. Manisa İlimizde meydana gelen kazada görünürde 15 can mezara girdi. Geride kalanların hergün mezara girdiğinden kimsenin haberi yok. Dün konuştuk. Bakın bugün bu konu hakkında kimse konuşmuyor.Biliyoruz ki yarında kimse konuşmayacak. Kısa bir ifade ” Ölenlere Allah rahmet, kalanlara başsağlığı”. Ana sorun bu işçilerimizin sesini duymak, duyarlı olmak, sorunlarına çözüm bulabilmektedir.
Sağlık, çalışma koşulları, ücret koşulları, sosyal güvenceden yoksun olmak, trafik ve iş kazaları, kadınların ev içi ve ev dışı rollerinin ağırlığı-zorluğu, sahipsizlik, vd. Bütün bunlar tarım işçileri için sorunların ne kadar çok ve bir o kadar da ağır olduğunu göstermektedir.
Hak kavramı tarım işçileri için ütopik kalmaktadır. Kayıt dışılık, örgütsüzlük, kamunun ilgisizliği, iş kaybı endişesi, yasaların uygulanmayışı ve de sahipsizlik hak aramayı tarım işçileri açısından imkânsız hale getiriyor.
Türkiye’de tarım işçiliğinde yaşanan sorunlar sürekli gündemde olmasına rağmen halen çözüme kavuşmuş durumda değildir. El atılması için daha kaç canın kara toprağa verilmesi lazım.Ateş düştüğü yeri değil ülkemizdeki yetkili ama etkisiz kalplere düşmesi lazım.
Bu nedenle; her düzeyde ve her kesimde toplumsal ve kamusal duyarlılık oluşturulması önem taşımaktadır. İlgili kurum ve kuruluşların hasiyetlerini artırmaları önemlidir.Konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların ortak ve eşgüdüm içerisinde yapacağı çalışmalarla sorunlar çözülebilecektir.Tarım işçiliği politikalarının yerel, bölgesel, ulusal düzeylerde eylem planlarına dönüştürülerek ele alınması gerekmektedir. Yerel yönetimler duyarlı hale gelmelidir.
Çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz tarım işçileri için sorumluluk doğrudan veya dolaylı herkese düşmektedir. Bu sesi duymak her şeyden önce dünyada tarım ekonomisi açısından ön sıralarda geldiğimizi belirten kamu otoritelerine, karar vericilere düşmektedir. Yaşanan sorunlar büyüme, kalkınma iddiasını devam ettirmek isteyen ülkemize yakışmamakta ve bu sessizlere saha fazla ses ve kulak vermek temel sorumluluk alanlarımızdan olmalıdır.”