Son Güncelleme: 10 Kasım 2014 09:26
Diyanet Sen Çorum Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu’nda Ali Yıldız güven tazeleyerek, tekrar Diyanet Sen Çorum Şube Başkanı olarak görevlendirildi.
Turgut Özal İş Merkezi’nde gerçekleştirilen genel kurul, Divan Başkanı Osman Yüzgenç, katip üyeleri Burhan Şahin ve Doğan Algök’ün yönetiminde yapıldı.
Çok sayıda sendika üyesinin katıldığı genel kurulda, Müftü Yardımcısı Ahmet Süzen, Memur Sen İl Başkanı Ahmet Saatçi, Ensar Vakfı Çorum Şube Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Memur Sen’e bağlı bazı sendikaların yöneticileri ve STK temsilcileri de yer aldı.
Diyanet-Sen Çorum Şube Başkanı Ali Yıldız, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından getirilen imamlara rotasyon uygulamasına tepki göstererek, “göçebe din görevlisi olmak istemiyoruz” dedi.
Ali Yıldız, Diyanet-Sen Çorum Şubesi’nin 4. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada; “biz sendikacıyız, biz değerler sendikası olan Diyanet-Sen’iz. Yanlışa yanlış diyecek feraseti, doğruya doğru diyecek olgunluğu kendimizde buluruz.
Eski Türkiye hayalinde olanlar, yeni Türkiye hayalini hayalden ibaret sayanlar, değişime işte bu kadar yabancılar, değişimi bu kadar kendilerine uzak görmekteler” dedi.
Din görevlilerinin zorunlu rotasyona tabi tutulmasını da sert dille eleştiren Yıldız, “Din görevlilerinin geleceğini müftülerin iki dudağı arasına bırakmak, imam kardeşimin kariyerini muhtarların, cami derneği yöneticilerinin yön vermeleriyle basite indirgemek hiç kimsenin haddi değildir” ifadesini kullandı.
Diyanet-Sen olarak sendikacılığa yeni bir vizyon, yeni bir soluk getirdiğimiz herkesin malumudur. 1998 yılından bu güne sayısız kazanıma imza atan Diyanet-Sen, iradesini geleceğe odaklayan, gücünü ise üyesinden alan erdemliler hareketi oluşumunu hala ilk günkü heyecanla sürdürmeye devam etmektedir.
Kazanımlar noktasında her zaman üyelerinin çıkarlarını öncelik sayan Diyanet-Sen bundan sonraki dönemlerde de bu kararlılığından asla taviz vermeyecektir.
Yapılan çalışmalarda sendikacılığa yakışır bir duruş sergileyen özelliğimiz sayesinde sendikamız, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aldığı kararları irdeleme, eleştirme, dava etme kudretini üyelerinden almıştır.
Son zamanlarda kurum içerisinde alınan kararlardan bir tanesi olan rotasyon konusunda tavrımızı ilk günden net bir şekilde ortaya koyduk. “Göçebe din görevlisi olmak istemiyoruz” tepkimizi sürdürmeye devam edeceğiz.
DİB’in Başbakanlığa bağlanması ile birlikte bu konudaki talepler sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’na iletilmiştir.
Burada DİB’e soruyorum, A köyünde bulunan bir imamı, yan köye vermekle verim elde edilir mi? Din görevlisi kardeşimin başarılı olmasını isteyenler, bu arkadaşlarımın şehre gidebilmesinin önünü açmalılar. Dava ettiğimiz bu kararın yüce divan olan hak kapısındaki gerçek anlamını, tarihte, zamanda bize gösterecektir.
Din görevlilerine gereken itibarı kazandırmak adına, hızlı ve emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz.
Din görevlilerinin geleceğini müftülerin iki dudağı arasına bırakmak, imam kardeşimin kariyerini muhtarların, cami derneği yöneticilerinin yön vermeleriyle basite indirgemek hiç kimsenin haddi değildir.
Cami imamını teftişe gelen murakıbın, köydeki yaşlı amcaya “imamından memnun musun?, güzel namaz kıldırıyor mu?, işini aksatıyor mu?” sorularının sorulması, imam kardeşime yeni bir amir kazandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Diyanet-Sen olarak; Din görevlisini itibarsızlaştırmak olan bu davranışların karşısında şimdiye kadar durduğumuz gibi bundan sonra da durmaya devam edeceğiz.
Görevi başında olan bütün kamu görevlilerine saldırı nasıl suç ise,görevi başındaki bir imama saldırıda suçtur.
Bugün sizlerle birlikte böyle bir kongrede buluşurken,büyüyen,üye sayısını Türkiye genelinde 73 bine, ilimizde 1150’ye ulaştıran Diyanet-Sen’in gücünü hiç kimsenin sınayamayacağını da hatırlatmak isterim.
Kazanımlarımızı sizlerle her alanda paylaşırken, kazanılanların verdiği azimle, üye haklarımızı geliştirmek adına yolumuza devam edeceğiz.
Darbeci zihniyetlerin,dış görüntüler üzerine kafa yorduğu dönemleri atlatan Türkiye, Memur-Sen sayesinde kılık-kıyafet yönetmeliğinde büyük mesafeler kat etmiştir. TSK, Yargı ve Emniyetteki yasakların kalkmasıyla kılık-kıyafet konusunda tam bir özgürlük ortamı oluşacaktır.
Yoğun çalışmalarımız sonrasında Kur’an ve Siyer-i Nebi dersleri seçmeli ders olarak okullarda okutulmaktadır. 4+4 ilk ve ikinci 4 den sonra hafızlık müessesesi için reform yapılmıştır. Kur’an Kursu iaşe ve ibate giderleri genel bütçeden karşılanmıştır. Yine bu yıl ilk defa Kur’an Kursu öğretmenlerimize de eğitim-öğretim yılına hazırlık ödeneği ödenecektir. SBN sigorta ile üyelerimizi ferdi kaza sigortası sahibi yaptık. Yaptıklarımızı sıralamakla bitiremeyiz ama,yaptıklarımızdan aldığımız güçle yeni dönem kazanımları olarak; dini bayramlarda mesai,yaz Kur’an Kurslarında sarf edilen fazla zaman için mesai, Haftada bir gün milli bayramların mesaiye eklenmesi, Sınav komisyonlarının,jüri üyelerinin tarafsızlık ilkesiyle daha hassas bir yapıya kavuşturulması, Ek göstergelerde lisans mezunlarının 3000’e çıkarılması, Resmi nikahların müftülükler tarafından yapılması, Kırsal kesimde çalışan din görevlilerine yıpranma paylarının verilmesi, İmam evi ve din görevlilerimizin okuyan çocukları için yurt desteği sağlanması, Teşkilat mensuplarına sınavsız geçişle lisans tamamlama yolunu açılması çalışmalarımız devam etmektedir.
Maşa başı sendikacılığı ile vaktini geçiren,kazanım elde edildiğinde zaten bizde istemiştik diyecek kadar hırsızlığa alışkın olan diğer sendikaları karalamalarına, saldırılarına, tahriklerine kapılmayın.
Unutmayın ki meyve veren ağaç taşlanacaktır. Biz din görevlileri olarak her zaman kucaklamayı, her zaman sinemizi açarak yanlış yapan bu arkadaşların gerçek, değerler sendikası olan Diyanet-Sen ailesine burada huzurunuzda davet ediyorum.
Bizim ailemizde kırgınlığa, benliğe, çıkara asla yer yoktur. Gücünle gücümüz ol diyebilecek kadar sizi bu davaya davet ediyorum.
“SALDIRIYA SESSİZ KALMAK, ZULMÜ ONAYLAMAKTIR”
Geçen hafta Mescid-i Aksa’yı 1967′den bu yana ilk kez tamamen kapatan İsrail dün de Mescid-i Aksa külliyesine ait kubbenin altına kadar girerek mihrabı askerlerine çiğneterek çirkin bir saldırının altına imza atmıştır.
Katil devlet İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı çirkin saldırıya sessiz kalmak, zulmü onaylamak, saldırıya ortak olmak anlamına gelmektedir. Uluslararası kurumlar, insan hakları örgütleri, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve UNESCO, Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıların son bulması, kuşatmanın kaldırılması için harekete geçmelidir. İsrail, faşist uygulamalarıyla, işgaliyle, saldırılarıyla uluslararası hukuku, bütün semavi dinlerin hukukunu ihlal etmeye devam ediyor. Kudüs bütün semavi dinlerin ortak coğrafyası, Mescid-i Aksa bütün Müslümanların ortak mabedi ve tüm insanlığın ortak mirasıdır, belleğidir. Bu belleği yok etme çabasına giren İsrail, tüm insanlığın şuurunu hedef aldığını bu hain saldırıyla bir kez daha belgelemiştir. İsrail’in Filistin’deki soykırımına sessiz kalan dünya artık zulme dur demeli, insan hakları ihlaller ile işgali sona erdirmelidir. Uluslararası kurallar medeniyet ve kültür mirasına karşı bu tür saldırıları yasaklamasına rağmen İsrail’in Mescid-i Aksa’yı hedef alması dünyanın sessizliğinden ve seyirciliğinden aldığı cesaretle hareket ettiğini belgeliyor. Tüm Dünya’yı terör devleti İsrail’in Mescid-i Aksa’yı hedef alan saldırılarını, faşizan uygulamalarını uluslararası düzeyde açıkça kınamaya ve bu mukaddes mekanı korumaya çağırıyoruz.
Bu anlamda İsrail’i şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. İsrail ateşle oynuyor. Bunun farkına varmalı, aksi halde kendi tutuşturduğu fitne ateşinde yanacağı konusunda uyarılmalıdır.
Türkiye devletiyle, milletiyle, sivil toplum örgütleriyle Filistin konusundaki hassasiyetini artırarak devam ettirmeli, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’ya yönelik Siyonist işgalin sona ermesi ve tekrarlanmaması için bölgedeki dinamiklerin ortak bir tepki vermesini sağlayacak insani, siyasi ve diplomatik girişim yapmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, İslam coğrafyası Türkiye de çok şey beklemektedir. Gazze bombalar altında ağlarken, kurtuluş olarak Türkiye demektedir.”