Son Güncelleme: 23 Ekim 2014 11:13 Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu ad. Başkan Mehmet Öztürk, Hükümet ve Memur Sen arasında imzalanan ve şimdiden tarihin en kötü toplu sözleşmesi unvanını alan “ihanet sözleşmesi” ile yaşanan mağduriyetin ve ekonomik kayıpların karşılanması talebi ile hem üniversite çalışanlarına yönelik hem de eğitim ve bilim çalışanlarına yönelik sendikaları tarafından bir imza kampanyası başlatıldığını söyledi.
Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu ad. Başkan Mehmet Öztürk, Hükümet ve Memur Sen arasında imzalanan ve şimdiden tarihin en kötü toplu sözleşmesi unvanını alan “ihanet sözleşmesi” ile yaşanan mağduriyetin ve ekonomik kayıpların karşılanması talebi ile hem üniversite çalışanlarına yönelik hem de eğitim ve bilim çalışanlarına yönelik sendikaları tarafından bir imza kampanyası başlatıldığını söyledi.
Öztürk, bir ülkenin gelirlerinin nasıl toplanacağı, toplanan gelirden kimlerin ne kadar pay alacağı önceden belirlendiği bütçelerin, hükümetlerin kimin çıkarlarını temsil ettiğini gösteren siyasal metinler olarak bilindiğini belirterek, “Yıllardır bütçe gelirleri ağırlıklı olarak halktan toplanan vergilerden karşılanmasına rağmen, bütçe harcamalarında halkın ihtiyaçlarından çok sermayenin ihtiyaçları öne çıkmıştır. 2015 bütçe tasarısı, tıpkı öncekiler gibi aynı ayrımcı mantık ile hazırlanmış ve TBMM’de görüşülmeye başlanmıştır” dedi.
Öztürk dün sendika binasında yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Hükümet ile Memur-Sen arasında 2013 yılında imzalanan toplusözleşme komedisi ile, 1 Ocak 2014’te kamu emekçilerine ödenen ve ortalama yüzde 6’ya denk gelen net 125 liralık maaş artışı, gerçekleşen enflasyon rakamlarının çok altında kalmıştır. Hükümetin 2014 enflasyon hedefi yüzde 9,4, gerçek enflasyon ise çok daha fazladır. 2,5 milyon kamu emekçisi ekonomik olarak ciddi ekonomik kayıplarla karşı karşıya bırakılmıştır.
Bugüne kadar her yıl enflasyon farkı alan kamu emekçileri, Memur Sen sayesinde enflasyon farkı bile alamayacaktır. Çünkü imzaladığı toplu sözleşme komedisi ile kamu emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarını AKP hükümetine armağan ederek sahibinin sesi olduğunu bir kez ispat etmiştir. Memur Sen AKP ittifakı ile milyonlarca insan bir kez daha mağdur edilmiş, elektrik ve doğalgaza gelen yüzde 9’luk zam ile yaşadığımız mağduriyet daha da artmıştır.
2014 yılı için enflasyon farkı ödenmeyecek, ek ders ücretleri başta olmak üzere, aile ve çocuk yardımı, doğum ve ölüm yardımı gibi sosyal ödemelerde de 2013 yılı rakamları esas alınacaktır. Sürekli artan enflasyon rakamları nedeniyle yılın ikinci yarısında kamu emekçilerinin satın alma gücü belirgin bir şekilde azalmaya başlamış, artan oranlı vergi dilimi uygulaması kamu emekçilerinin 2014 yılı gelirlerinde yüzde 10’dan fazla erime yaşanmasına neden olmuştur.
İmza kampanyamızın talepleri,
2014 yılı enflasyon farkının ve ekonomik kayıplarımızın “ek zam” olarak ödenmesini ve 2015 bütçesi içinde yer almasını,
Ek dersler başta olmak üzere, tüm ek ödemelerin temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmasını,
Artan oranlı vergi dilimi uygulamasına son verilerek, yılın ikinci yarısında maaşlarımızda yaşanan erimenin önüne geçilmesini,
2015 yılı için, son 12 yıl içinde satın alım gücümüzdeki yaşanan azalmayı ve ekonomik kayıplarımızı karşılayacak kadar, adaletli bir ücret artışı sağlanmasını, Kamu emekçilerinin grevli toplusözleşme hakkı önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılmasını ve özgür bir toplusözleşme düzeni yaratılmasını talep ediyoruz!
14 Ekim 2014 tarihinde TBMM’ye sunulan kanun tasarısında akademik kadrolarda çalışanların ücretlerinin artırılacağı ve akademik teşvik ödeneği uygulaması getirileceği öngörülmektedir. Söz konusu tasarı, 2547 sayılı yasaya aykırı olarak, uzman kadrosuyla çalışan emekçileri öğretim elemanı saymayarak, idari-teknik personeli ise tümden yok sayarak hazırlanmıştır. Yaşanan ekonomik krizlere, artan işsizlik ve enflasyon verilerine rağmen, akademisyenlerin reel ücretlerinin uzun süredir ciddi biçimde aşındığı ve bu konuda bir iyileştirilme yapılması gerektiği açıktır.
Ancak Hükümet, “akademik zam” adı altında yıllardır haklarını alamayan öğretim elemanlarının hak ettikleri ücretleri bir lütuf gibi sunmakta, akademik teşvik ödeneği uygulaması ile üniversitelerde performansa dayalı ücret uygulamasını getirmekte, üniversitelerde çalışan uzmanları, idari ve teknik personeli her zaman olduğu gibi bu kez de görmezden gelmektedir.
Eğitimin ve bilimsel üretimin üniversitenin tüm çalışanlarının kolektif emeğinin ürünü olduğu bilinciyle, yükseköğretim alanında (KYK, ÖSYM, YÖK vb.) çalışan tüm eğitim ve bilim emekçilerinin maaşlarının iyileştirilmesini talep eden; güvencesiz, esnek istihdamı üniversitelerde kurumsallaştıracak adımları kabul etmediğimizi belirten bir imza kampanyası başlatılmıştır. Hükümeti ve TBMM’deki diğer siyasi partileri, bu kapsamda gerekli ve olumlu düzenlemeleri bir an önce yapmaya davet ediyoruz. Kaldı ki üniversitelerde performans denetiminden bahsetmek, güvencesiz ve esnek istihdamın getirdiği sorunların ve emekçilerin üzerindeki baskının süratle artması demektir! Bu anlamda okullarda ve üniversitelerde toplanacak imzalar, TBMM Plan-Bütçe Komisyonu’nda MEB bütçesi görüşülürken komisyona iletilecektir.”
Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.