Son Güncelleme: 18 Haziran 2014 09:09
Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk, eğitim sisteminde yaşanan sorunların artarak devam ettiğini belirterek, uygulanan yanlış politikalarının eğitim sistemini can çekişir hale getirdiğini bildirdi.
Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunlarının 2013-2014 eğitim-öğretim yılı içerisinde de katlanarak arttığını ifade eden Mehmet Öztürk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın çözüm üretmekten çok, yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamaları nedeniyle eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler sürekli mağdur edildiğini ileri sürdü.
AKP hükümetinin, kendisinden önceki iktidarların izinden giderek, eğitim sistemini piyasacı projeler, angarya çalışma uygulamaları ve son olarak iki yıldır eğitim biliminin en temel ilkelerine meydan okuyarak hayata geçirdiği eğitimde 4+4+4 dayatmasının derinleştirdiği sorunların 2013-2014 eğitim-öğretim yılına damgasını vurduğunu dile getiren Mehmet Öztürk, “Milli Eğitim Bakanlığı eğitimdeki kaosun ve mevcut karanlık tablonun öncelikli sorumlusudur.
AKP iktidarı 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim sistemini kendi siyasal çizgisinde biçimlendirmek isterken Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 dayatması ile bütün eleştirilere rağmen, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmiş, öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir.
Öğrencileri yarış atı gibi sınavdan sınava koşturan bir eğitim sisteminin ne kadar başarılı olacağı şüphelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrımız tüm toplumun ve öğrencilerin geleceğini doğrudan olumsuz etkileyecek politika ve uygulamalara derhal son verilmesidir” dedi.
4+4+4 nedeniyle okul öncesi eğitimde okullaşma oranının azaldığını, öğrenciler sübyan okullarına yönlendirilirken, bütün eğitim kademelerindeki okul terki sorunlarının devam ettiğini, Yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi ile öğrencilerin, meslek liselerine, imam hatip liselerine ve özel okullara yönlendirilmek istendiğini, 4+4+4 sonrasında imam hatip okullarındaki belirgin artışın dikkat çekici olduğunu anlatan Öztürk, öğretmen açıklarının ciddi bir sorun olarak durduğunu ve AKP iktidarıyla birlikte adeta tavan yapan eğitimdeki siyasal kadrolaşmanın asla kabul edilemeyeceğini bildirdi.
Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk, açıklamasında şöyle dedi: “Okullarda fiziki donanım ve altyapı sorunları, kalabalık sınıflar, taşımalı eğitim, zorunlu ve ‘zorunlu seçmeli’ din dersi dayatması sürmektedir.
Eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmazken özel okulların vergi muafiyeti ve diğer teşvik uygulamaları ile doğrudan desteklenmesi uygulamaları tüm hızıyla sürmüştür.
Eğitim harcamaları bakımından Türkiye’de en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 20’nin arasında 14 kat fark bulunmaktadır. Kamusal eğitimin zayıflatılması, eğitimin tamamen paralı hale getirilmek istenmesi, okullarda cinsiyet, etnik kimlik ve mezhep ayrımcılığına ilişkin uygulamaların sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenlerin durumu, ücretli-vekil öğretmenlik uygulamalarının devam etmesi, eğitim yöneticilerinin siyasi referanslarla belirlenmek istenmesi gibi sorunlar artarak sürmüştür.
Okullarda ve diğer eğitim kurumlarında yıllardır üvey evlat muamelesi gören ve iş tanımı hala yapılmayan yardımcı hizmetlilerin, kadro bekleyen 4-c’li çalışanların, memur ve teknik personelin sorunları, üniversitelerde yaşanan soruşturma ve görevden almalar, her geçen gün artan akademik, idari sorunlar ve özellikle Eğitim Sen üyelerine yönelik mobbing uygulamaları ve baskılar gibi pek çok sorun 2013–2014 eğitim-öğretim yılına damgasını vuran diğer konu başlıkları olarak öne çıkmıştır.
Söz konusu azalışın en önemli nedeni, 4+4+4 dayatmasının belki de en acımasız uygulaması olan okulöncesi çağdaki çocukların zorla ilkokula kaydettirilmesindeki anlamsız ısrardır.
Ülkemizde ve İlimizde çocuklarımızın yarısından çoğu okul öncesi eğitim hakkından yararlandırılmamaktadır. Bugün ülkemizde okul öncesi eğitim paralıdır. Okul öncesi eğitim ücretsiz ve zorunlu olmalıdır. Okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalıdır.
2013-2014 eğitim-öğretim yılında Türkiye’de MEB’nın verilerine göre hukuken zorunlu olmasına rağmen liselere kayıt yaptırmayan öğrenci sayısı 69 bin 500’dür.
Ortaöğretimde yaşanan devamsızlık, sınıf tekrarı ve okul terki gibi ciddi sorunlar varlığını sürdürmektedir. Türkiye’de ilköğretim öğrencilerinin yüzde 80’i ortaöğretime geçmesine karşın, ortaöğretim öğrencilerinin önemli bir bölümü 9. veya 10. sınıfta okulu terk etmektedir. Bu durum ilimizde de fazlası ile mevcuttur.
4+4+4 ile birlikte dini içerikli seçmeli dersler öğrencilerimize dayatılmıştı. Bu dersler birçok okulda, yukardan aşağıya okul idarecileri tarafından adeta “zorunlu seçmeli” dersler haline dönüştürülmüştür.
Bazı kesimler çocukların geleceği üzerinden tasarrufta bulunmaktadır. Bu konu siyasetin malzemesine dönüştürülmüştür. Hemen hemen bütün okullarda Anadolu Liseleri ve diğer okul türleri yerine ürün reklamı yapılır gibi imam hatip reklamı yapılmaktadır. Çorum Belediyesi asfalt, park, kaldırım altyapı çalışmaları yapacağı yerde ilimize en verimli tarım arazileri üzerine Fen Lisesi yanına 3000 kişilik İmam Hatip Kampüsü yapmaktadır. İlimizde eğitim planlaması yapılmadan, bir çok okulda ikili eğitim yapılırken, yeni dersliklere ihtiyaç varken yukardan aşağıya dayatma yoluyla İmam Hatip yapılması ilimizin eğitim ihtiyacına ne kadar cevap vereceği tartışma konusudur.
Bu kararı veren Belediye Başkanı dahil Belediye Meclis üyelerinin kaç tanesi kendi çocuğunu imam Hatip okullarına göndermiş veya gönderecektir? Çorum Belediyesi’nin halkın parası ile yanlı olarak 22 trilyona İmam Hatip Kampüsü açma girişimi ise eğitimin dinsel alana göre biçimlendirilmesi anlamı taşımaktadır. Oysa bu kadar büyük para ile il merkezine en az 6 okul yapılarak ikili eğitim yapan okulların sayısı azaltılabilirdi.
‘ÖĞRETMEN AÇIKLARI CİDDİ BİR SORUN OLARAK DURMAKTADIR’
Ülkemizde 127 bin öğretmen açığı olmasına rağmen yüzbinlerce atanamayan öğretmen bulunmaktadır. Ülkemizde ki ve ilimizdeki öğretmen açıkları ücretli öğretmenlik ile kapatılmaya çalışılmaktadır. Ücretli öğretmenler kadrolu ve güvenceli olarak istihdam edilmelidir. Eğitim fakültesi mezunu dahi olmayan yüksekokul mezunları düşük ücretle çalıştırılmakta bu durum hem eğitimin niteliğini olumsuz etkilemekte hem de emek sömürüsünü ortaya çıkarmaktadır.
‘DERSLİK VE OKUL SAYILARI İHTİYACA CEVAP VERMİYOR’
Önümüzdeki yıl il merkezine yeni yapılacak okulların önümüzdeki dönemin okul ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu anlamda Karşıyaka-İsmail Kakaç-Yunuş Emre okullarının ortasına yapılacak olan Lise ile birlikte ortaokul binası ihtiyacı karşılayacaktır. Ancak bu alanda bağımsız bir anaokulu ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca bu bölgede hiç spor salonu yoktur. Sülüklü Evler Bölgesine yapılacak spor salonu çocuk ve gençlerimiz açısından çok önemlidir. Spor salonu ihtiyacı giderilmelidir. Mimar Sinan İlkokulu ve Ortaokulu ayrı binalarda ama aynı bahçede içerisindedir. Sıkışıklığı gidermek için yeni bir okul yapılmalıdır. Öğrenciler sabahçı ve öğlenci olarak çift vardiya olarak okula gelmektedir. Kalabalık sınıflar ise eğitim öğretim sürecini olumsuz etkilemektedir.
‘ÖZEL EĞİTİM ÖNEMSENMELİDİR’
İlimizde özel eğitim alanında eğitim veren4 okuldan 2’si (Zübeyde Hanım Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi ve Anadolu Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi) bina sıkıntısı yaşamaktadır. Zübeyde Hanımın binası TOKİ ye devredilmiş ve yıkılacaktır. Anadolu Özel Eğitim Mesleki Eğitim Merkezi ciddi sorunlar yaşamaktadır.
Engellilerin eğitimi 4+4+4 kapsamına alınırken, kamu okullarında bulunan özel eğitim sınıfları ve özel özel eğitim kurumlarının (rehabilitasyon merkezleri) karşı karşıya olduğu sorunlar göz ardı edilmiştir. İlimizde yeni bir özel eğitim okulu kompleksi ihtiyacı zorunludur. Lozanevler’de bulunan 10 dönümlük arsaya engelsiz yeni bir okul yapılmalıdır.
Türkiye’de siyasi iktidarlar yıllardır, eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik görüşleri doğrultusunda düzenlemek ve şekillendirmek istemiş, bu isteklerini gerçekleştirmek için başvurulan ilk ve en etkili yöntem ise “siyasal kadrolaşma” olmuştur. Kamu personel rejiminde köklü değişiklik yapılmaktadır. MEB tarafından yayınlanan “Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” ile yönetici atamalarında mülakat ya da “sözlü sınav” yöntemi üzerinden siyasi referanslar esas alınarak yeni bir kadrolaşma politikası izlenmektedir.
Eğitim yöneticilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde siyasi referanslar değil, liyakat ilkesi temel alınmalıdır. Eğitimde 4+4+4 dayatmasının uygulanmaya başlanmasından bu yana okullarda en çok gözlenen sorunlar; 72 ay öncesi çocukların hala okula uyum sağlayamamaları, okula giriş çıkış saatleri, velilerden para toplama uygulamalarının yaygınlığı, temizlik sorunları ve dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, eğitim gündeminde ön sıralardaki yerini korumaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı eğitimdeki kaosun ve mevcut karanlık tablonun öncelikli sorumlusudur. AKP iktidarı 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim sistemini kendi siyasal çizgisinde biçimlendirmek isterken Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 dayatması ile bütün eleştirilere MEB, yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini yap-boz tahtasına çevirmiş, öğrenci ve velilerin kafasını karıştırmak dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirememiştir. Öğrencileri yarış atı gibi sınavdan sınava koşturan bir eğitim sisteminin ne kadar başarılı olacağı şüphelidir.
Eğitim Sen olarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrımız tüm toplumun ve öğrencilerin geleceğini doğrudan olumsuz etkileyecek politika ve uygulamalara derhal son verilmesidir.
Okulöncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel, demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır.”