ÇORUM TİME

MEDENİYET BULUŞMASI ALANLARA SIĞMADI

MEDENİYET  BULUŞMASI ALANLARA SIĞMADI
Çorum Time Haber Hattı 333 01 20( [email protected] )
03 Mayıs 2014 - 9:34

Son Güncelleme: 3 Mayıs 2014 09:34 MEDE

MEDE1

MEDE2

medeniyet_bulusmasi_alanlara_sigmadi_h47502Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatcı, şube başkanları ve il temsilcilerinin katılımıyla, Diyarbakır’da kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı medeniyet buluşmasıyla ilgili bir açıklama yaptı.
Saatcı, “On binlerce kişinin katıldığı 1 Mayıs kutlamalarında halaylar çekildi, grup yürüyüş konseri ile alan coştu, 4 dilde yayınlanan bildiriyle emek, dayanışma ve kardeşlik mesajları verildi” dedi.
Yapılan konuşmalardan kesitler sunan Saatcı, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Tarih şehri, medeniyet şehri, ilim şehri, maneviyat şehri, kardeşlik şehri Diyarbakır’a selam olsun. Memur-Sen olarak kurulduğumuz günden itibaren, emeğin, ekmeğin, hakkın, özgürlüğün barışın, milli iradenin, demokrasinin mücadelesini verdik, veriyoruz. İslam coğrafyasının ıstırabını ta yüreğimizde hissettik, dünya mazlumlarının mağduriyetini vicdanımızda duyduk. Sadece duymakla da kalmadık, tüm mazlumlara yardım eli uzattık, yaralarını sarmaya çalıştık. Çünkü Memur-Sen’in sendikal anlayışının merkezinde insan var. İnsan emeği var. İnsan hakları var. İnsan onuru var. Saygın iş var. Kardeşlik hukuku var. Dayanışma var. Bu anlayışla geçen yıl ‘hak, emek, barış ve kardeşlik yolunda Çanakkale’deyiz’ demiştik. Bu yıl aynı inançla “emek, dayanışma, kardeşlik ve medeniyet buluşması için Diyarbakır’dayız.” 1 Mayıs’ı kavga nedeni olmaktan çıkarmak, şiddetten arındırmak, asıl amacına uygun bayram olarak kutlamak için buradayız. 1 Mayıs üzerinden toplumun iradesine ipotek koymak isteyenlerin aksine biz evrensel hukuk, ebedi kardeşlik için buradayız. Kadim medeniyetin ortak varisleri olarak medeniyetimizin yeniden inşası için buradayız. Temel hak ve özgürlüklerle insanlık onurunu korumak için buradayız. Her türlü ırkçılıkla mücadele etmek için buradayız. Bir daha işkencelerin olmaması, faili meçhullerin yaşanmaması, kireç kuyularında insanların yakılmaması, kan ve gözyaşının durması için buradayız. İnşallah buluşmamız Anadolu’nun birliğinin zemini, İslam dünyasının dirliğinin mayası, dünya barışının harcı olacak. Büyük Türkiye’nin, bölgesel ve küresel vizyonunun yeni ufku olacak. Allah Anadolu’nun birliğini ve dirliğini bozmasın inşallah. Bugün hafızalarımızı tazelemek; kadim medeniyet deseninde bir ve beraber olduğumuzu haykırmak için Diyarbakır’a misafir olduk. Bu toprağın desen desen örgüsünün birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu bilmeyenler ya da unutanlar neden Diyarbakır’dasınız diye soruyorlar. Yeniden büyük Türkiye, yeni bir uygarlık talebimizi haykırmak için Diyarbakır’dayız. Küresel adalet, ebedi kardeşlik ve kadim medeniyet çağrısı için Diyarbakır’dayız. Hz. Adem’in kardeşliğini, Hz. İbrahim’in dostluğunu, Hz Muhammed’in önderliğini ve örnekliğini yeniden inşa etmek için buradayız. 15 asırlık eskimeyen değerlerin cem olduğu kadim medeniyetin çatısı altında bir ve beraber olduğumuzu tüm dünyaya haykırmak için buradayız. Ve buradan tüm Türkiye’ye tüm dünyaya sesleniyoruz; 1 Mayıs ayrılık değil kardeşlik bayramıdır. Çatışma değil, emek ve dayanışma bayramıdır. Kutuplaşma değil bütünleşme bayramıdır. Ülkemizin ve dünyanın tüm alanları 1 Mayıs Emek ve Dayanışma alanıdır, barış alanlarıdır, kardeşlik alanlarıdır. Gündem Taksim değil, gündem bayramın nerede kutlanacağı değil; gündem emek, dayanışma ve kardeşlik olmalıdır. Memur-Sen olarak, mekân dayatmasını da, kutlama şekli dayatmasını da reddediyoruz.
Memur-Sen olarak, ülkemize ve milletimize karşı kurulan komplolara asla boyun eğmeyeceğiz. Anadolu insanını kurda kuşa yem etmeyeceğiz. Ümmeti ve ümmetin geleceğini küresel darbecilerin eline bırakmayacağız. Ulus ötesi darbecilerle de, taşeronlarıyla da demokratik mücadelemizi son darbeci de pes edinceye kadar sürdüreceğiz. Bazı kendini bilmezler 1 Mayıs’ı Diyarbakır’da kutlama kararını kiminle aldınız diyorlar? Biz gücünü üyesinden ve çalışanlardan alan bir Konfederasyonuz. Uluslararası sendika konfederasyonlarının isteğine göre yer belirlemeyiz. Biz küresel güçlerin tezgâhına, tuzağına, planına ve senaryosuna göre miting yapmayız. Biz milletin, çalışanların beklentilerine göre yer belirleriz. Biz kangren olan sorunların çözümü için, çözümüne katkı yapmak için alan belirleriz. Bu nedenle; Gezi’de kapitalistlerle, faiz lobileriyle, emperyalistlerle kol kola olanlarla, aynı yerde olmadık, olmayız.
17 Aralık’ta sus pus olanlarla aynı zemini paylaşmayız. Taksim’i millet ve çalışanlarla değil AB’nin çifte standartlı kuruluşlarıyla paylaşanlarla bir olmayız. Darbelere, zulümlere alkış tutup, emek örgütlerinin kürsülerini işgal edenlerle aynı yerde durmayız. Biz yasakları sevmiyoruz. Biz klişeleri kabul etmiyoruz. Biz statükoyu onaylamıyoruz. Biz dayatmaları reddediyoruz. Memur-Sen kardeşlik hukuku noktasından bakıldığında Türkiye’nin model sivil toplum kuruluşudur. Erdemliler hareketidir. Memur-Sen Türkiye’nin her yerinde vardır, herkesle birliktedir. Çözüm sürecinin kalıcı olması için, kan ve gözyaşının ebediyen durması için, Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan serçe misali barışa, kardeşliğe, birlikte yaşamaya katkı yapıyoruz. Çözüm sürecinde yaptığımız açıklamalarda, Memur-Sen’in iki kırmızıçizgisi var dedik. Biri, şehitlerin ruhu ile şehit yakınlarının ve gazilerin incitilmemesiydi. Hamdolsun, bugün artık şehit cenazeleri gelmiyor. Akil İnsanlar Heyeti içinde aktif sorumluluk alarak bu olumlu gelişmede payımız olduğu için mutluyuz. İkinci kırmızı çizgimiz, çalışanların iş güvencesidir dedik. Bu hassasiyetlerimizi haykırmaya devam edeceğiz. Bir filozof “Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; kardeş olarak yaşamayı” diyor. Bu o filozof için doğru olabilir. Ancak “Arabın arap olmayana üstünlüğü olmadığı gibi, arap olmayanın da araba üstünlüğü yoktur. Memur-Sen dünyanın dört bir yanındaki mazlumların kimliğine bakmadan her zaman yanlarında oldu, olmaya devam edecek. Yine kimliğine bakmadan zalimlerin karşısında oldu, olmaya devam edecek. Memur-Sen dünya mazlumları için bir şanstır, umuttur. Biz Bosna’ya sırtımızı dönemeyiz. Suriye’den bana ne diyemeyiz. Bağdat’a duyarsız kalamayız. Arakan mazlumlarına gözlerimizi kapatamayız. Mısır’daki Esmaların çığlığına sessiz kalamayız. Filistinli kardeşlerimizin feryadına kulak tıkayamayız. Bu anlayışla Mısır’daki darbeci düzenin idam kararları hükümsüzdür dedik. Katil SİSİ Mısır halkına hesap vermelidir dedik. Asıl yargılanması gereken SİSİ’dir dedik” diyen Gündoğdu, “Bugün de SİSİ çetesine, SİSİ çetesinin zulümlerine karşı durmaya, katil Esat’ın, katliamlarını lanetlemeye, Terörist devletin sözde lideri Netanyahu’nun insanlık dışı uygulamalarını kınamaya devam ediyoruz. Bundan sonra da başta çocuklar, kadınlar, yaşlılar olmak üzere Suriye halkı bombalanırken susmayacağız. Filistin topraklarının işgal edilmesine, Mescid-i Aksa’nın baskı altına alınmasına göz yummayacağız. Batılılar Twitter ve Gezi Olaylarına gösterdikleri duyarlılığın yüzde birini, bir celsede 529 kişinin, yine başka bir celsede maalesef 683 kişiye verilen hukuk dışı idam kararlarına göstermiyorlar. Bu darbenin görünürdeki hedefi Müslüman kardeşler olsa da gerçekte Müslümanlığımız ve kardeşliğimizdir. İdam kararlarının hedefi 1212 kişi değil, insanlıktır. Bunun için mesele Ümmetin meselesidir, insanlığın meselesidir. Emperyalizmle, Siyonizm’le mücadele meselesidir. BM’nin değil Birleşmiş Yüreklerin meselesidir.
Memur-Sen olarak, Mısır meydanlarına idam sehpalarının kurulmasına, 1212 kardeşimizin idam edilmesine sessiz kalmayacağız. Doğu Türkistan’daki soykırıma, canice sürgünlere dur dedik, dur demeyi sürdüreceğiz. Arakan ve Orta Afrika’daki dini ırkçılığa, Bangladeş’deki dindarlara yapılan hukuksuzluklara bigâne durmayacağız. AB’nin ırkçı, ayrımcı, darbecilere kol kanat geren politikalarına seyirci kalmayacağız. Bediüzzaman Sait Nursi’nin söylediği gibi; yaşasın zalimler için cehennem! Yaşasın katiller için cehennem! Yaşasın darbeciler için cehennem! Yaşasın firavunlar için cehennem! Memur-Sen olarak emek ve sermayeyi birbirinin düşmanı olarak görmüyoruz. Onlar bir bütünün parçalarıdır. Çıkar çatışması değil ortaklık olarak görüyoruz. Birlikte üretmek ve birlikte paylaşmak olarak görüyoruz. Ülkemizin milli hasılası ne kadar büyürse biz de o kadar büyük pay alırız. Kamu görevlileri ne kadar mutlu olursa devletin işleri o kadar verimli yürür. Önemli olan emek ve sermaye arasında denge kurulması, kaynakların bölüşülmesinde adil davranılmasıdır. Milli gelirin adaletli bir şekilde dağıtılmasıdır. Kadim medeniyetimiz emeğe ayrı bir değer vermiştir. Bizim inanç değerlerimiz çalışana hak ettiğini vermeyi emreder. İkinci olarak da, alın terinin zamanında, yani alın teri kurumadan vermeyi salık verir. İşçinin hak ettiği verilmezse, elde edilen gelir haksız kazançtır. Bizim medeniyetimiz “Sizden birinin kardeşi onun elinin altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin” nasihatında bulunuyor. İşçi de işverenin malını ve mülkünü koruyacak. Kendi işi gibi çalışacak. Ücreti hak edecek. Bir ülkede her şey var, adalet yoksa o ülkede huzur ve refah olamaz. Adaletin mülkün temeli olduğu anlayışıyla sendikacılık yapıyoruz. Tarafsız ve adil olması gereken yargı mensupları 28 Şubat’ta kışladan aldıkları brifinglerle haksız yere masum insanları cezalandırdılar, görevlerinden attılar, ekmeklerini ellerinden aldılar. Bu kararları yok hükmünde sayıyoruz ve haksızlığa uğrayanların haklarının iadesini istiyoruz. Bunlar Allah’ın izniyle, bizim gayretimizle olacak. Türkiye en çok darbelerden, vesayetten çekti. Halen çekmeye devam ediyor. Bugün yargı vesayeti oluşturulmak isteniyor. Vesayetin tamamen bitirilmesi için mevzuatlardan darbelerin izinin silinmesi, uygulamadaki kalıntılarının tamamen kaldırılıp atılması gerekiyor. 28 Şubat darbesinin soruşturması tam olarak yapılmadı. Darbenin medya, sermaye, sivil toplum ayağına inilmedi. O süreçte darbeye destek veren herkese dokunulmalı diyoruz, demeye devam edeceğiz.
Özgürlükçü, katılımcı, sivil ve demokratik bir anayasa yapmış, eski Türkiye’nin alışkanlıklarından kurtulmuş yeni bir Türkiye istiyoruz. Erdemli yeni bir dünyanın kurulmasında öncü olan demokratik güçlü bir Türkiye istiyoruz. Bütün çabamız büyük Türkiye idealini yakalamak, insanımızın ve insanlığın mutluluğuna katkı yapmaktır. Memur-Sen’in yeri milletin yanıdır, milletle beraberdir. Memur-Sen’in yeri milletin değerlerini savunan, milletin hukukunu koruyan, darbenin ve vesayetin her çeşidiyle mücadele edenlerin yanı başıdır. Biz her türlü vesayete, derin yapılara ve paralel oluşumlara, bunların yatay ya da dikey uzantılarına karşıyız. İllegal oluşumlar deşifre edilmeli, yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır. Kayıt dışı siyasete müdahale edilmeli herkes kendi işini yapmalıdır. Ucu nereye giderse gitsin derin şebekelerin, paralel yapıların arkasındaki güçler de deşifre edilmelidir. Bu yapılarla hukuk içinde kalarak mücadele edilmelidir. Biz hukukun üstünlüğünden yanayız. Hukuk adamlarının kararlarına saygılıyız. Ancak hukukçularımızın uluslar arası şirketlerin değil milletin sözcüsü olmasını beklemek en doğal hakkımız. Buradan yüksek yargıçlarımıza sesleniyoruz: Twitter’in menfaatini değil, milletin hakkını koruyun. Yasakları savunmuyoruz ama Anayasa Mahkemesi’nin vatandaşın hakkını koruması gerekirken, Twitter’ı korumak için seferber olmasını kabullenmiyoruz, kabullenmeyeceğiz. Anayasa Mahkemesi’nin muhalefet partilerinin yerine geçmek, muhalefet boşluğunu doldurmak gibi bir anayasal görevi yoktur. Bu kapsamda, kimsenin durumdan bir vazife çıkarmaya, kendini başka kurumların yerine koymaya ve millet iradesinin üstüne çıkmaya hakkı da yoktur, haddi de değildir.
Memur-Sen olarak, kimseye yetimin hakkına el uzattırmayız. Bu nedenle yolsuzluk iddialarının sonuna kadar üzerine gidilmesini önemsiyoruz. İktidarın “üç Y” sloganı var. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Ben buna bir Y daha ekliyorum. O da yağcılık. Yağcılıkla da mücadele edelim. Yağcılıkla bir yere gelenlerin millete tuzak kurmasına da izin vermeyiz. Milletin kuyusunu kazmasına müsaade etmeyiz. Küresel güçlerin oyuncağı olanları affetmeyiz. Affetmiyoruz. Değerli gençler, dünyaya vicdan kazandırmış bir medeniyetin varisleri olarak insanlığı içine düştüğü buhranlardan kurtarmaya var mısınız? Selahattin-i Eyyubi’nin torunları olarak Filistin davasına sahip çıkmaya var mısınız? İnsanlığa barış ve huzur aşılamaya var mısınız.? Erdemli bir toplumun yeniden inşası için sorumluluk almaya, bunun için gece gündüz çalışmaya var mısınız? Bu düşünce ve duygularla günümüz kutlu olsun. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı Türkiye’miz için, Diyarbakır’ımız için, çalışanlar için, milletimiz için, ümmet için, insanlık için, demokrasimiz için, hak ve özgürlükler için hayırlı olsun. Bayramımız kardeşliğe, barışa, özgürlüğe ve müreffeh yarınlara kapı olsun, yol olsun, ışık olsun, umut olsun. Allah yar ve yardımcınız olsun.”

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

ÇORUM'UN EN BÜYÜK HABER SİTESİ