Son Güncelleme: 24 Kasım 2014 09:29 Demokrat Eğitimciler Sendikası Çorum İl Başkanı Nihat Örs, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün kutlandığı her yıl öğretmenlerin yeni sorunlarla karşılaştığını belirterek, “Öğretmenler Günü havaya balonların bırakıldığı günler olmamalı” dedi.
DES İl Başkanı Nihat Örs, öğretmenlerin bu özel gününde onları mutlu etmenin yolunun onlara güzel sözler söylemenin yanında onlara gerçek anlamda değerli olduklarını hissettirmekten geçtiğinin altını çizerek, “Eğer öğretmenlerimizin emeğine saygı duyuyorsak önce onların çalışma şartlarını iyileştirmek gerekir. Bir ülkenin geleceğini emanet ettiğiniz insanların maddi manevi sıkıntılar içinde olması, neredeyse kamuda en düşük ücret alan memurlar statüsünde bulunması, her yıl yerinin değişeceği endişesi ile çalışmak zorunda kalması nasıl izah edile bilinir? Öğretmenler ayrıcalık istemiyor. Ancak mesleğinin itibarının korunmasını istiyor. Bütün olumsuzluklara rağmen görevlerini en iyi şekilde yapmanın gayretinde olan öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz” dedi.
“SİSTEMİN YÜKÜNÜ ÖĞRETMENLER ÇEKİYOR”
Her iktidara, bakana göre değişen eğitim sistemi, hem veli- öğrenci hem de öğretmen açısından çile yumağına dönüşüyor. 4+4+4 eğitim sisteminin getirdiği olumlu yanlar maalesef olumsuzluklarının çokluğu neticesinde gölgede kalmıştır. Artan ders yükü, öğretmenlerin yeni tayin oldukları okuldan sistem değişikliği neticesinde norm fazlasına düşmeleri, plansız atama takvimleri öğretmenin huzurunu kaçırmıştır. Anadolu lisesine çevrilen okullarda hâlâ yönetmelikte düzenleme yapılmaması kimin hangi kadroda olduğunun netleşmemesi öğretmeni göçmen kuşuna benzetmiştir.Öğretmenler mahkeme koridorlarından geri gelmez olmuşlardır. Yeni sistem gereği okullarda açılan gece geç vakitlere kadar devam eden yetiştirme kurslarında verilen ücret çok yetersiz kalmaktadır.
“NORM KADRO YÖNETMELİĞİ DEĞİŞMELİ”
Adeta öğretmenlerin kâbusu haline gelen norm kadro uygulaması öğretmenlerin motivasyonuna darbe vurmaktadır. Bir okuldan diğer bir okula tayin isteyen öğretmenlerimiz daha senesi dolmadan gittiği okulda norm fazlası konumuna düşmektedir. Öğretmen okuluna, çevreye alışamadan yer değiştirmek zorunda kalmaktadır. Aile hayatı, kurmaya çalıştığı düzen her yıl bozulmaktadır. Bu durum öğrenciler açısından da olumsuz bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Norm kadronun yirmi bir saat üzerinden hesaplanması uygulaması yeniden düzenlenmelidir.
“ÖĞRETMENE ROTASYON EĞİTİMİN HANGİ YARASINI SARACAK?”
Aynı eğitim kurumunda uzun yıllar çalışan öğretmenlerin rotasyona tabi tutulması ile 125 binden fazla öğretmenin yer değiştirmesi eğitimde hangi kaliteyi arttıracaktır? Rotasyonun çıkış sebebi olarak gösterilen öğretmenin aynı okulda uzun süre çalışmasının monotonluk getireceği anlayışı gerçekçi değildir.Öğretmeni isteği dışında düzenini bozarak başka okula göndermek nasıl bir motivasyon sağlar? Aynı yerde görev yapan öğretmen okul aile ve çevre ile ilişkilerini geliştirdiğinde daha başarılı olacağı bir gerçektir. Zorunlu olarak gönderileceği yerde başarının artacağının nasıl bir izahı olabilir? Kaldı ki aynı yerde uzun yıllar görev yapan öğretmen sayısı yüzde onu bulmaz. Çünkü eş durumu, normal tayin, okul dönüşümleri,4+4+4 eğitim sistemine geçiş gibi faktörler neticesinde birçok öğretmen yer değiştirmektedir. Yine de rotasyon uygulanacaksa bu yönetmelik yayınlandığı tarihten itibaren 10 yılını doldurma şartı ile geçerli olmalıdır. Öğretmenler geleceklerini planlayarak mesleklerini yapmalıdır. Eğitimin bunca öncelikli sıkıntısı önümüzde duruyorken, bir türlü dikiş tutturulamayan bir sistem varken eğitimin ana unsuru olan öğretmenin gereksiz yere yerinden edilmesi ne pedagojiye ne de eğitim planlamasına uymaktadır.
“UZMAN ÖĞRETMENLİK ASKIDA KALDI”
Eğitimde büyük reform adı ile başlatılan öğretmenlerin kariyer basamaklarına göre sınıflandırılması uzman ve başöğretmenlik unvanlarının verilmesi hiçbir işe yaramamış tam tersine öğretmenler arasında ayırıma sebep olmuştur. Öğretmenlik zaten uzmanlık mesleğidir.Bir kez sınav yapılarak öğretmenlere uzman sıfatı verilmiş aradan yıllar geçmesine rağmen bir daha sınav açılmamıştır. Yüzbinlerce öğretmen senelerdir hak kaybı ile görev yapmaktadır. Günü birlik politikalar, masa başında hazırlanan yönetmelikler eğitimi işin içinden çıkılmaz hale getirmiştir..
“ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLERİN SESİNE KULAK VERİLMELİ”
Her geçen yıl artan derslik ve öğrenci sayısı öğretmen ihtiyacını da beraberinde getirdiğinden atama bekleyen yaklaşık 300 bin öğretmenin beklentilerine son verilecek bir planlama yapılmalıdır. Okullarından öğretmen olmak hevesiyle mezun olan öğretmen adayları mesleklerini yapamamanın hüznünü yaşamaktadırlar. Yaklaşık olarak 130 bin civarında açık olduğu düşünüldüğünde okulların durumu da ortaya çıkmaktadır. Atama bekleyen öğretmenlerin daha çok sayıda görev almaları emekliliği gelmiş öğretmenlerin emekli maaşlarında aşırı düşüş olmasından dolayı emekli olmamalarıdır. 1500TL’ye yakın olan maaş düşüşü öğretmenlerde emeklilik döneminde ciddi sıkıntı yaratmaktadır. Ayrıca ücretli öğretmenler sorunu bir an önce çözülmeli özlük hakları ve kadroları verilmelidir.
“ATAMA YÖNETMELİĞİNDEKİ HATALAR DÜZELTİLMELİ”
Atama ve yer değiştirmelerde teşvik sistemi uygulanmalı aile bütünlüğü dikkate alınmalıdır. Eş durumu
tayinlerinde özel sektörde çalışanlar için 1 yıldan 3 yıla çıkacak olan sigortalılık durumu ailelerin uzun süre ayrı kalmasına sebep olacağından uygulanmamalıdır. Tayinlerde öğrenim özrü dikkate alınmalı, yüksek lisans yapan öğretmenler kolaylık sağlanmalıdır. Becayiş hakkı tanınmalıdır.
“KAMUDA HUZURSUZLUK, GÜVENSİZLİK, İFTİRA ORTAMI YARATILMAMALI”
Türkiye’nin geçtiği siyasi süreçten yararlanmak ve bulanık suda balık avlamak isteyenlere gün doğduğu şu günlerde üzülerek görüyoruz ki devletin kurumlarında adam kayırmalar, fişlemeler, ispiyonlamalar, ayak kaydırmalar, kumpas kurmalar, koltuk kapmak için kul hakkı yemeler alenen yapılmaktadır. Kamudaki koltuğunu korumak adına omurgasız insanların attığı iftiraların, bitmek tükenmek bilmeyen hırsların var olduğu ve bu düşüncede olanların sayılarının arttığı kamu düzeni iflas etmeye mahkûmdur. Kurumlarda oluşacak huzur ve güven eksikliği geleceğe bırakacağımız en kötü mirastır.
“ÖĞRETMENLER KAMUDA EN DÜŞÜK ÜCRET ALAN MEMURLAR ARASINDA”
Yeni göreve başlayan bir öğretmenin maaşının yaklaşık 2130 TL civarında olduğu ve Türkiye’de açlık sınırının 1200TL’ye, yoksulluk sınırının 3900 TL’ye dayandığı göz önünde bulundurulduğunda geleceğimizi emanet ettiğimiz, gücünün üzerinde fedakârlık yapmasını istenilen, özel günlerde sırtı sıvazlanan, bu günler geçtikten sonra hep az çalışmakla, kendisini geliştirmemekle, tatilinin çok olması ile suçlanan öğretmenlerimizin açlık sınırına yakın maaşla geçinmek zorunda kalışı görmezlikten gelinmektedir. Halkın gözündeki itibarı düşürülmektedir. Bütün bunlara ek olarak üzülerek görüyoruz ki Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenin bu sorununa çözümü bankalarla öğretmenlere özel düşük faizli kredi anlaşması ile çözmek istemektedir. Zaten borç batağında yüzen öğretmeni bankada kredi kullanmaya teşvik etmek kelimenin tam anlamıyla öğretmeni yok saymaktır. Ülkenin siyasi süreci gereği başka meslek gruplarına verilecek olan 1155 TL zam, öğretmenlere ‘Sen de kredi kullan canım’ şeklinde yansıması üzüntü vericidir. Bu anlayış Milli Eğitime nasıl bakıldığının bir göstergesidir. Öğretmen maaşları öğretmenlik mesleğine yakışır bir seviyeye getirilmelidir. Ayrıca öğretmenlerin ek ders ücretleri (bir çok öğretmen alamamaktadır) saati yaklaşık 9.5 TL gibi komik bir rakam olmaktan kurtarılmalıdır.Öğretmenlere ödenen eğitim öğretime hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmeli ve en az bir maaş tutarında olmalıdır.Öğretmenlerin sınav görev ücretleri en az iki katına çıkarılmalıdır.Hizmet bölgelerine göre maaş farkı olmalıdır. Nöbet ücreti verilmelidir. Ek gösterge 3600’e yükseltilmelidir.24 Kasım’da bir maaş ikramiye verilmelidir. Eğitim kurumlarında yemek yemeyen eğitim çalışanlarına günlük 10 TL yemek yardımı yapılmalıdır. Servis hizmeti bulunmayan kurumlarda çalışan eğitimcilere günlük 10 TL ulaşım yardımı verilmelidir. Özellikle süreğen hastalığı ve rutin rahatsızlığı bulunan arkadaşlarımızın bütçesini zorlayan muayene katılım payı ve reçete bedeli katılım payı uygulamalarının da kaldırılmalıdır. Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması ve vergi matrahlarının yükseltilmelidir. İLO standartlarında toplu sözleşme yasası yapılmalıdır.
“ÖĞRETMENLİĞİN MESLEK ONURU KORUNMALI”
Her meslekte olduğu gibi öğretmenlikte de meslek onuru, çalışma şartlarının düzgünlüğü, iş güvencesi gibi konular önemlidir. Öğretmenlik bütün mesleklerin motor gücü olduğuna göre mesleğin itibarı daha da önem kazanmaktadır. Ülkenin şartları da dikkate alınarak öğretmene sağlanacak imkânlar yine ülkemizin insanlarına, geleceğine yatırım olarak geri dönecektir.”
Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.