Son Güncelleme: 6 Mart 2014 14:03 Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu işbirliğiyle Hitit Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen “Meslek Yüksekokullarında Kalite, Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” konulu ulusal konferansta konuşan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Türkiye’de yüksek öğretime olan ilginin her geçen gün arttığını söyledi.
Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen etkinlikte akademisyenlere seslenen Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, tüm dünyada yüksek öğretim alanında çok hızlı değişim ve dönüşümler yaşandığını belirtti.
Küreselleşmenin dinamiklerinin de bu süreci hızlandırdığına dikkat çeken Çetinsaya, bir taraftan ülkelerin artan yükseköğretim talebine arz üretmeye çalışırken diğer taraftan hem yükseköğretim kurumlarının kazandırdıkları yeterliliklerin istihdam bağlamında yeniden ele alındığını, hem de uluslararasılaşma boyutunun yükseköğretim sistemlerinden yeni açılımlar talep ettiğine işaret etti.
Bu durumun ülkelerin yükseköğretim sistemlerini hem ulusal hem uluslararası yeniden yapılandırma süreçlerini tetiklediğini ve zorunlu kıldığını dile getiren Prof. Dr. Çetinsaya, “Hem dünya dinamikleri hem de Türkiye’nin kendi iç dinamikleri sonucunda ülkemizde yüksek öğretime olan talep her geçen gün artmaktadır. Ülkemizin nüfus yapısı itibariyle demografik özellikleri de göz önüne alındığında bu talebin önümüzdeki 10 yıllarda da devam edeceğini söyleyebiliriz. Bizler bu talebi karşılayabilmek için bir yandan yüksek öğretim kurumlarının sayısının artırırken kapasitelerinin artışını da teşvik etmekteyiz. Ama tüm bunları yaparken bu büyümenin sürdürülebilir olması ve kalite süreçleri ile birlikte yürümesini de teşvik etmekte ve bununla ilgili gerekli önlemleri almaya çalışmaktayız. Yeni ekonomin dinamikleri içerisinde rekabet gücünün artırılmasında genel olarak eğitimin özelde mesleki ve teknik eğitimin ayrı bir önemi bulunmaktadır.Bu nedenle mesleki eğitimin ve meslek yüksek okullarının kalitesinin artırılması eğitim, istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi öncelikli gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Bu çerçevede düzenlenmiş olan bu çalıştayın meslek yüksek okullarını masaya yatıracak ve kalite süreçleri ile ilgili çalışmalar yapacağından dolayı eğitim ve iş dünyasının temsilcileri ile tüm meseleleri masaya yatıracağımızdan dolayı son derece umutluyum. Bu toplantının sonuçları umarım politika belgelerine dönüştürülecektir” dedi.
Türkiye’de halen 800 meslek yüksekokulunun bulunduğunu ve bunların yüzde 88 ila 90’nın devlet üniversiteleri bünyesinde yer aldığını açıklayan Çetinsaya, bu okullarda 215 farklı program türü olmak üzere toplamda 7 bin 454 programda eğitim verildiğini bildirdi. Açık öğretim ön lisans programları da dahil edildiğinde yaklaşık 1.5 milyon öğrencimiz bulunduğunu söyleyen Çetinsaya, bunun da yüksek öğretimde okuyan öğrencilerin yüzde 30’una karşılık olduğuna vurgu yaptı.
Yüksek öğretim sisteminin yüzde 30’unun mesleki ve teknik eğitim oluşturduğunun altını çizen Çetinsaya, “Meslek Yüksek Okulları ile ilgili bu büyüklüğe erişmiş yapının bundan sonra nasıl büyümesi gerektiğini ve kalite süreçlerdi konusunu masaya yatırma zamanı gelmiştir. Meslek Yüksek Okulları ile ilgili öğrenci kabul sisteminden alt yapı sorunlarına, staj sorunundan uygulama ve eğitimine konusundan mezunların istihdamına kadar ve MYO’larının algı ve imaj sorunlarına kadar bir çok farklı sorunu tartışmamızın ve çözüm yolları arayışına girmemizin zamanı geçmektedir. Amacımız bu toplantıda tüm sorunları masaya yatırarak tüm paydaşlarla sorunları tespit etmek ve çözüm yolunda politikalar geliştirmek ve hızla bunları uygulamaya koymak olacaktır. METEK projesi de dahil olmak üzere biz aslında son yıllarda yüksek öğretim kurulu bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığımızla da işbirliği içinde bir çok çalışmayı yürütmekteyiz. Bu çerçevede mesleki ve yüksek öğretimle ilgili yapılan yeni düzenlemeleri ve yapmayı hedeflerimizden bazılarını projeler çerçevesinde gerçekleştirmeye çalıştık. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen insan kaynaklarının mesleki eğitim yoluyla geliştirilmesi projesi kapsamında Avrupa yeterlilik çerçevesi ve Türkiye yeterlilik çerçevesine uygun şekilde yapılan çalışmalar sonucunda tamamı 5. seviyede olmak üzere 20 meslek için ön lisans programları eğitim standardı dokümanı düzeyinde 52 öğretim programı 64 meslek programı ve 19 sertifika programının müfredatlarının tamamlandığı ve YÖK tarafından kabul edilerek üniversitelere tavsiye edilerek uygulamaya konuldu” diye konuştu.
“MYO MEZUNLARININ DİKEY GEÇİŞ YOLUYLA LİSANS PROGRAMLARINA GEÇİŞ KONTENJANLARINDA ÖNEMLİ ARTIŞLAR SAĞLANDI”
2011 yılında kabul edilen 611 sayılı yasayla birlikte mesleki ve teknik eğitim konusunda önemli bir açılım meydana geldiğini anlatan Çetinsaya, “2011 yılında kabul edilen 611 sayılı yasayla birlikte mesleki ve teknik eğitim konusunda önemli bir açılım meydana gelmiş bu meslek yüksek okulu eğitiminin yarısının okulda yarısının da işyerlerinde yapılmasını sağlayacak bir sistem getirilmiş, öğrencilerin sigortalanması ve ücretlendirilmesi konusu çözülmüştür. Ama bunun uygulamasında birtakım sorunlar var bunları giderecek birtakım mekanizmalar oluşturmak da bizlerin görevidir. Aynı şekilde MYO’ların İSKEP ve İSKO gibi uluslararası eğitim alanı ve meslek sınıflandırılmalarına göre yeniden anlamlandırılarak düzenlenmesi konusunda adımlar atılmış Meslek Yüksek Okulları bünyesindeki tüm bölüm ve programların İSKET’e göre yeniden adlandırılması gerçekleştirilmiştir. Aynı müfredatı göstermesine rağmen farklı isimleri açılan program isimleri tek isim altında toplanmış müfredatları büyük ölçüde örtüşen programları isimleri yeniden isimlendirilmiştir. Yapılan bu çalışmalarda iş gücü piyasası ve meslek kategorileri yeniden göz önüne alınmış, mesleki orta öğretimdeki alan ve dallarla uyum sağlamıştır. Bu çalışmalar ve güncellemeler kurulumuz bünyesindeki MYO çalışma kurulu tarafından sürdürülmektedir. MYO mezunlarının dikey geçiş yoluyla lisans programlarına geçiş kontenjanlarında önemli artışlar sağlanmıştır. MYO’lardan lisans programlarına dikey geçiş yoluyla, dikey geçiş sınavlarında başarılı olmak koşuluyla, lisans programı giriş kontenjanının yüzde 10’u kadar öğrenci kabul edilmektedir. Bu çerçevede 2012 yılında 29 bin 94 olarak belirlenen kontenjana 25 bin 708 MYO mezunu, 2013 yılında ise 35 bin 048 olarak belirlenen kontenjana 31 bin 097 MYO mezunu yerleştirilmiştir” şeklinde konuştu.
Mesleki ve teknik eğitimin saygınlığının ve sosyal itibarının yükseltilmesi için çalışmalar yapılmasının zorunlu olduğunu kaydeden Çetinsaya, son yıllarda MYO’lara yerleşme oranlarında düşüşler gözlendiğine dikkat çekti. 2013 yılında 359 bin 628 olarak belirlenen kontenjana 286 bin 622 öğrenci yerleştiğini, doluluk oranının yaklaşık yüzde 80’de kaldığını, yerleşen öğrencilerin 132 bin 112’sinin YGS sınavına göre, 154 bin 510’unun yani ise sınavsız geçiş ile yerleştirildiğini bildirdi.
“EĞİTİMDE BAŞARIYI VE NİTELİĞİ TEŞVİK EDİCİ FİLTRELER KOYMAK ZORUNDAYIZ”
MYO’ya sınavsız geçişin yararlı olacağını anlatan Çetinsaya, konuşmasında şunları kaydetti:
“Eğitimde başarıyı ve niteliği teşvik edici filtreler koymak zorundayız. Bu nedenle MYO’ya sınavsız geçişin kaldırılmasının yararlı olacağını, programlara girişin, YGS sınav başarısına dayalı olması gerektiğini düşünmekteyiz. Yukarıda değindiğim düzenleme ve çalışmalara ilave olarak Meslek Yüksekokullarında eğitim kalitesinin artırılmasına yönelik henüz hazırlık aşamasında olan bazı planlamalarımızı da paylaşmak isterim. Meslek Yüksekokullarında planlama ve koordinasyon, kalite güvence ve standartlar, akreditasyon, veri tabanı, izleme ve düzenleme, müfredat, projeler ve destekleme konularında çalışmalar yürütmek üzere, Yükseköğretim Kurulu bünyesinde Mesleki ve Teknik Eğitim Koordinasyon Merkezi kurmayı planlanmaktayız (YÖK-METEKOM). Bu yapılanmayla Mesleki Teknik Eğitim (MTE) kurumları arasında koordinasyonu sağlamayı, sektörün talepleri doğrultusunda istihdam arzı projeksiyonlarını hazırlamayı, kalite güvence ve standartlarına dayalı eğitim ve öğretim yapılmasını sağlamayı hedeflemekteyiz. MYO’ların işgücü piyasası ile ilişkilerini güçlendirmek ve sürdürülebilir kılmak amacıyla, her üniversite bünyesinde MYO’lara yönelik bir ‘Danışma Kurulu’ ile MYO programlarının ilgili oldukları sektör ile ilişkilerini artırmak amacıyla, MYO bünyesinde her bir program için bir ‘Danışma Komitesi’ oluşturmak da hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Yine, sektördeki usta öğreticilerden MYO’lar da yeterince yararlanılabilmesi için, görevlendirme ve ücretlendirme sisteminin daha esnek hale getirilmesi ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir. Öğrenci sayılarında olağanüstü bir büyüme var. Şimdi sıra bu büyümeyi niteliksel bir büyümeye dönüştürmek, kalite süreçlerini tartışmaya açmaktır. Bir çok tartışılması gereken mesele önümüzde duruyor. Sınavsız geçiş meselesi ne olacak, buna nasıl çözüm bulacağız. Aynı zamanda öğretim üyelerinin niteliği meselesi. Master arayacak mıyız? Doktora arayacak mıyız? MYO’ların öğretim elemanlarında birtakım nitelikler arayacak mıyız? Mesleki ve teknik etti mi, hayat boyu öğrenme ile buluşturacak mıyız? Bütün bunları da masaya yatırmamız gerekiyor. Önümüzdeki günlerde kurumsal değerlendirme raporları hazırlanacak. Üniversiteler sıralama içerisine girecekler. MYO’ları daha çok bünyesinde bulunduran üniversiteler bu sıralamada daha dezavantajlı duruma düşebiliyor. Bunları da masaya yatırıp bunlara da çözüm yolu bulmamız. Sadece MYO’ların kalitesini değil, tüm yüksek öğretim kurumlarımızın kalitesini de tartışmaya açmak zorundayız”